Yıllardır en çok duyduğum saptama belki de “kendimi sevmiyorum ve özgüvenim yok” olmuş olabilir. Bu cümleleri duyduğumda içimde bir yerde hem bir hüzün hem de bir öfke hissetmişimdir. Bunu söyleyen kişinin kendine neden bu kadar haksızlık ettiğini anlamakta zorluk çekerim, tabi anlarım anlamasına da hep içimden “bir yerlerde onlar hep senin içinde, yok olamazlar” da derim. Russ Harris’in “özgüven boşluğu” kitabını da masadaki kitap kulesinde görünce işte şimdi okumanın tam zamanı dedim. Çünkü bu ara gençlerle fazlaca bir arada oluyorum, onlarla yaptığım çalışmalarda onların bu düşünce tuzaklarına çokça düştüğüne tanıklık ediyorum.
Kitabı okumaya başladığım andan itibaren bayıldım. Yazım tarzına, rahat akışına, iddiasız rahatlığına, bir şeyleri bilmiş bilmiş dikte ettirmek yerine anlayışla ortaya koymasına, kullanılan kelimelere, olaylara bakış açısına bayıldım. Bakış açımı o kadar besledi ki yazarın yazdığı her şeyi zaten biliyorum hissinden çıkıp kendime bir armağan gibi almaya başladım. Rahatlatan ancak bir o kadar da cesaretlendiren, insanı anlayan ancak bir o kadar da sorgulatıp, düşündüren, yolda tutan ancak bir o kadar da olumsuzluklara hazırlayan bir kitap “özgüven boluğu”. Kitap, Temeli Bilişsel Davranışçı Terapiye dayanan, 1980’lerin başında depresyonu tedavi etmek amacıyla Steve Hayes tarafından geliştirilen Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT) ni açıklıyor ve tekniklerini ele alıyor. ACT negatif düşüncelerin doğası gereği sorun yaratmadıkları varsayımındançıkıyor. İçinde farkındalık (Mindfulness), korku, öz-şefkat, değerlerimiz, denge, öncelikler, başarısızlık, motivasyon konularında gerçekten yararlı bilgiler ve örneklerle desteklenmiş bakış açıları var. Hiçbirimizin mükemmel olmadığını, pes edebileceğimizi, kaybolduğumuz zamanlarımızın olacağını kabul etmek ne kadar rahatlatıcı bir yaşam sunuyor bize. Bu kabulun yanına eğer istikrar ve kişisel gelişim değerlerimizi eklersek hayatımızın her anında ne olursa olsun devam etmeye, adım atmaya, tekrar başlamaya, başarma hissine yeniden dahil oluruz. Etapta en çok tekrarlanan cümle: “özgüven hareketi önce, özgüven hissi sonra gelir”. Bunu bile anlamak her şeye bedel. Özgüvenli olmayı bekleme, durduğun yerde özgüvenli hissedemezsin. Yap, yaptıkça özgüven hissin de seni bulacak. Stres, isteksizlik, korku, bahaneler hep olacak, sen durma, konfor alanından çık, zorluklarla yüzleş ve yapmaya devam et. Olumsuz düşüncelerimize, hislerimize yer çarsak ve bu düşüncelerin bizi sıkıştırdığı alandan çıkıp değerlerimize uygun hareket etmek konusuna kendimizi yaklaştırsak, işte o zaman özgülük bizimle. O zaman işte bizim için önemli olan şeyleri yapmak için özgür ve hayatımızı gerçek özgüvenle yaşamaya hazır oluruz.
Kafanın içinde vakit geçirmek yerine hayatın içinde vakit geçir. Göreceksin, olacak.
Bu kitabı gençlere, anne-babalara, özgüven konusunda yakınanlara, kendine çok yüklenen ve kendini mutsuz hisseden herkese tavsiye ederim.